Birleşmiş Milletler 21. Taraflar Konferansı’nda 195 ülkenin onayıyla kabul edilen Paris Anlaşması, iklim değişikliğine karşı küresel çapta verilen mücadelede tarihsel bir dönüm noktasıdır. Anlaşma, 5 Ekim 2016 itibariyle, küresel sera gazı emisyonlarının %55’ini oluşturan en az 55 tarafın anlaşmayı onaylaması koşulunun karşılanması sonucunda, 4 Kasım 2016 itibariyle yürürlüğe girmiştir. Ülkemiz ise Paris Anlaşması’nı, 22 Nisan 2016 tarihinde, New York’ta düzenlenen Yüksek Düzeyli İmza Töreni’nde 175 ülke temsilcisiyle birlikte imzalamıştır ancak ülkemiz henüz henüz taraf olmayan 7 ülkeden biridir.
12 Aralık Cumartesi günü Birleşmiş Milletler’in Paris Anlaşması'nın 5. yıldönümünü kutlamak için bir araya gelecek ancak aslında ortada kutlama için hiçbir neden yok zira ülkelerin hiçbiri 1,5 derece hedefine göre hareket etmiyor. Genç iklim aktivistleri, 11 Aralık Cuma günü sosyal medya üzerinden #hedef1buçuk etiketiyle tepkilerini dile getirerek iklim grevine çıkacak. Destek vermek isteyenler de yine bu etiketle paylaşım yapabilecek. Dünya genelinde paylaşımlar ise #fightfor1point5 etiketiyle yapılacak. Ayrıca Fridays for Future hareketi tarafından başlatılmış bir imza kampanyası da bulunuyor. Ancak yine de Paris Anlaşması’nı bir başarısızlık olarak nitelendirmekhatalı bir değerlendirme ve gösterilen çabaları yok saymak adaletsizlik olacaktır. Zira Uluslararası Enerji Ajansı’nın açıkladığı verilere göre, 2020’de yaratılan yeni enerji kapasitesinin yüzde 90’ı yenilenebilir enerjilerden elde edilmiş durumda, bu şekilde devam ederse çok uzak gelecekte değil sadece 5 yıl içinde,. 2025’te yenilenebilir enerjilerin, kömürü geride bırakıp, dünyanın en büyük enerji kaynağı olması bekleniyor.
Dünyanın en büyük ekonomisi ve en büyük ikinci kirleticisi konumunda olan ABD ise, Koyoto Anlaşması’nda yaptığı gibi, Paris Anlaşması’nı da sabote ett ve Donald Trump geçtiğimiz 4 Kasım 2020 tarihinde ülkesinin Paris Anlaşmasından çekildiğini duyurdu. 4 Ocak 2021'de göreve başlayacak Joe Biden ise ülkesinin tekrar Paris Anlaşmasına dahil olacağını açıklamıştı.
Türkiye ve Paris Anlaşması
Paris Anlaşması’nı onaylamayan ülkeler; Türkiye ile Angola, Eritre, İran, Irak, Libya, Güney Sudan ve Yemen. Türkiye’nin onaylamamasındaki önemli etkenlerden biri anlaşmadaki yerinden tam anlamıyla memnun olmaması, zira ülkeleri gelişmişlik düzeylerine göre dörde ayıran bu anlaşmada Türkiye, gelişmiş ülke olarak konumlanmış olması dolayısıyla gelişmiş ülkelere biçilen sorumlulukların yüklenmesi ve finans yardımı alamayacak olması nedeniyle onaylamada en sona kalan ülkelerden biri. Türkiye Yeşil İklim Fonu (GCF)’dan ya da yoksul ve Küçük Ada Devletleri’ne yapılacak olan yardımlardan bir pay beklemediği, ancak emisyon azaltımı ve yenilenebilir enerji için gerekli kredileri de alabilmesi gerektiği düşüncesinde olduğu için gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler ile birlikte değerlendirilmek istemiyor.
Türkiye, Paris Anlaşmasına taraf olmamakla birlikte, Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanını 30 Eylül 2015 tarihinde Sözleşme Sekretaryasına sunmuştur. Türkiye’nin ulusal katkı beyanına göre, sera gazı emisyonlarının 2030 yılında referans senaryoya (BAU) göre artıştan %21 oranına kadar azaltılması öngörülmüştür.
Dünyada en yüksek emisyona sahip, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu küresel ölçekte emisyonların yüzde 90'ını oluşturan 57 ülkenin değerlendirildiği İklim Değişikliği Performans Endeksinde geçen yıl 48. sırada yer alan Türkiye bu yıl 42. sıraya yükseldi. Türkiyenin yenilenebilir enerji puanı yüksek iken, "Sera Gazı Emisyonları ve Enerji Kullanımı" kategorilerindeki puanı “zayıf”, "İklim Politikası" performansı için verilen puanı ise “çok zayıf” olarak kabul ediliyor.
Paris İklim Anlaşması
Anlaşmanın uzun dönemli hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışının sanayileşme öncesi döneme göre 2°C altında tutulması; ilave olarak ise bu artışın 1,5°C’nin altında tutulmasına yönelik küresel çabaların sürdürülmesi olarak ifade etmektedir. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı uyum kabiliyetinin ve iklim direncinin arttırılması; düşük sera gazı emisyonlu kalkınmanın temin edilmesi ve bunlar gerçekleştirilirken, gıda üretiminin zarar görmemesi diğer bir temel hedef olarak belirtilmektedir. Son olarak, düşük emisyonlu ve iklim dirençli kalkınma yolunda finans akışının istikrarlı hale getirilmesi, sera gazı salınımının küresel seviyede azalma eğilimine geçirilmesi, sera gazı salınımını azaltacak her türlü önlemin en kısa sürede devreye alınması hususlarını içermektedir.
Anlaşma ile Tüm emisyonların yaklaşık % 98’inden sorumlu 189 ülkenin sunduğu ulusal iklim planları ile, iklim değişikliği ile mücadele gerçek bir küresel çaba haline gelmiştir.
2023 yılından itibaren taraflar, emisyon azaltımı, uyum ve sağlanan/alınan destekler konularındaki ilerlemeyi değerlendirmek üzere, her beş yılda bir “küresel durum değerlendirme” zirvelerinde bir araya gelecektir.
Tarafların sundukları katkılara ilişkin hedeflerini yerine getirmelerini amaçlayan yasal yükümlülükleri vardır, bu sebeple yurt içi azaltım önlemlerini devam ettirmek zorundadırlar
Anlaşma, iki yılda bir sera gazı envanterlerinin ve ulusal gelişmelerin takibinin yapılması dahil ciddi bir şeffaflık ve sorumluluk çerçevesi getirmektedir.
Güncelleme Tarihi: 03 Şubat 2021, 23:50